Hastalarıma Mektup

Doğum; bebeğin dünyaya gelişi, anne karnındaki hayatın sona erip, yeryüzündeki yaşantısının başlangıcıdır. Kadının en önemli kimliğini edindiği, anne olduğu andır. Tüm ailenin merakla beklediği, yıllar boyu anlatılacak olan anıdır. Hayırlısı ile gelmesi beklenen bebeğe kavuşma anıdır.

Ortalama 40 hafta ( 9 ay- 10 gün ) süren gebeliğin bitimi olan doğum eylemini başlatan fizyolojik süreçler hala incelenmekte ve tanımlanmaya çalışılmaktadır. Anne – bebek – gebelik ürünleri ( rahim, plasenta, amnion zarı, amniotik sıvı,… )   gebelik boyunca taktire şayan, birbirleri ile uyum içinde gelişirler. Rahim kası sakindir, genişler ve büyüyen bebeğe yer sağlar, muhteşem bir orkestranın yönetimi gibi, vakti zamanı geldiğinde, ilahi saat doğum zamanını gösterdiğinde, rahim ağzında başlayan yumşama ve açılmaya rahim duvarındaki kasların kasılması eşlik eder. Böylece bebeğin doğum yolculuğu başlar.

Annede artan oksitosin hormonu rahim kasılmalarından sorumlu birincil hormondur. Kasılmalarla ve bebeğin itici gücü ile rahim ağzında ( serviks) yumuşama ve sonra da açılma başlar.

Bu esnada artan ağrılarla birlikte vücutta bu artan ağrılara dayanma gücünü verecek olan mutluluk hormonları diye tabir edilen, analjezik etkili- endorfinler salgılanır. Bu hormonlar, anne adayının doğum sırasındaki  sabrını artırır, toleransını yükseltir.

 

 

Doğum olayının süresinin bile bir anlamı vardır ( ilk doğumda ortalama 10-16 st,  ikinci ve sonrası doğumlarda 6-8 st )  bu süre, serviks- vajen dokularının uyumlu bir şekilde açılmasına, yumuşamasına süre tanıyıp, doğum yolculuğundaki bebeğin zarar görmeden ve doğum kanalından geçerken de anne adayına bir zarar vermeden geçebilmesini ve esnemesini sağlar. Doğum eyleminin çok hızlı olduğu vakalarda (< 1 st ) ; bebeğin intrakranial kanama oranı daha fazla, annede doğum kanalında oluşan yırtıkların daha problemli olduğu görülmüştür. Bu bilgileri duymanın, anne adayına kasılmaları yaşarken doğumun felsefesine varmasına, katlanmasına faydası olacağını düşünüyorum. Doğum sırasında çekeceği kasılmaların bir sebebi var ve bunların belli bir sürede ve zaman alarak olmasının kendisi ve bebeği için gerekliliği var. Bu inançla doğum sancılarına sabretmek ve beklemek başarılı bir doğum eylemi için önemlidir.

Doğum olayı; başlangıç zamanı ile süresi ile kasılmalardaki sancısı ile tamamıyla fizyolojik bir olaydır. Vücudumuzdaki diğer organların çalışması nasıl doğal ve gerekli ise ( beslenme sonrası ağızdan başlayan sindirimin her organda nasıl bir süresi, işleyişi ve zahmeti varsa, her nefeste aldığımız havanın akciğerlerimizde kan dolaşımı ile karşılaşıp, gaz değişimini sağlıyor ve her hücre için gerekli oksijen bu yolla tüm vücuda yayılıyorsa )  doğum sırasında yaşanan her şeyin de bir sebebi vardır.

Rahim kasılmaları olmasa, rahim ağzını açıcı güç oluşmaz. Bu açılma bebeğin doğum kanalına inmesine, doğum kanalında sıkışmasına bu vasıta ile bebeğin akciğerlerindeki suyu atmasına sebep olur. (Bebek, anne karnında su ortamdadır ve akciğerler su ile doludur. )  Dünyaya gelişi ile ilk nefesini alacak olan bebeğin akciğerlerinin hava ile dolabilmesi  doğum kanalından geçerkenki bu sıkışma sayesinde olur.

Rahim kasılmasını sağlayan oksitosin hormonu  bu esnada meme dokusunda süt üretimini uyararak, bebeğin beslenmesine hazırlık sağlar. Anne karnında iken göbek kordonu vasıtasıyla anneden kan yolu ile gıdasını almakta olan bebeğin doğum ile göbek kordonu kesilecek ve yaşamak ve beslenmek için annesinin sütüne muhtaç olacaktır.

Tüm bu değişimleri bilmek, doğumun bir süreç olduğunu ve bir zaman alacağını kavramak, annenin doğuma olan sabrını, heyecanını ve mutluluğunu artırır.

Doğumu, çekilecek bir ağrı olarak beklemek çok yanlıştır. Doğum bir kavuşmadır. Annenin bebeğine kavuşacağı, dünyadaki en mucize andır. Tüm insanlar için evladı, kendisinden ve anne – babasından önce gelir. Güzel ve değerli hiç bir şey, kolay değildir. Öyleyse, doğumun da çok basit, sıradan, birden olup bitiveren bir olay olmasını bekleyemeyiz.

Gebelik ve doğum bir hastalık değildir. Yetişkin bir bayanın, dünyada başına gelebilecek en güzel olaydır. Gebelik ve doğumda yaşananlar karşılığı, dünyanın en güzel hediyesi sizi bekler. Hatta bu nedenle doğum sancılarına ağrı dememek, bunları rahim kasının kasılmaları olarak görmek gerekir. Hiç bir hastalığın ağrısı bitmez. Doğum ise süreli bir sancıdır.

Günümüzde, gelişen tıp olanakları ile doğumda annenin konforunu arttıracak, ağrısını azaltacak bir çok metod, analjezi- anestezi imkanları vardır. Doğum takibinde, bebek kalp atışları izlenerek, gelecek yolcumuzun da durumunun nasıl olduğunu anlayabilmekteyiz.

Tüm bu açıklamalar ve bilgiler ışığı altında, bütün hastalarıma; olumlu düşüncelerle geçen bir gebelik ve mutlu ve güçlü doğumlar dilerim…

 

DR. ŞEBNEM İNAL

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir